Lütfi Can

Ü S T E L

Vasiyet

ADALET VE KUVVET

İki daire şekli çizsek, bunlardan biri demokrasiyi diğeri de sosyal demokrasiyi kapsasa ve bu iki daire şeklini üst üste koysak; hangisi içte kalır hangisi dışta?

İDEOLOJİNİN 6 ilkesi içinde demokrasi nerede bulunuyor? Diğer bir deyişle, niye HALKÇILIK demiş de DEMOKRASİCİLİK dememiş?

Hazır laf demokrasiden açılmışken… İşte münafık bir soru daha…

Demokrasinin Atatürk döneminde kurulmuş olmadığını artık sağır sultan bile biliyor. Atatürk demokrat değil diktatördü… Peki, iyi de bu coğrafyada DEMOKRASİ ne zaman kuruldu?

Demokrasi evrensel mi? Evrensel demek, kainatın her yerinde geçerli olmak demek… Demokrasiden çok daha mükemmel yönetim biçimleri var. Bununla “tek adam” yönetim biçimlerini mi kastediyorsun, diyecek olursanız, elbette hayır. Ama hemen aklınıza “tek adam” yönetim biçimlerinin gelmiş olması da doğal, çünkü bundan başka bir yönetim biçimi bilmiyoruz.

Ya EREF?

O ne ola, diyecek olursanız… İlk başlarda yani 1989 yılında mesela, “TELE–REFERANDUM” şeklinde düşünmüş ve adlandırmıştım… Bu, o günün teknolojik imkanları ile her ne kadar imkansız gibi görünse de, telefonlarımız yok muydu? Bir merkezde bulunan santrale telefon edersiniz, önce kimlik numaranızı girer ardından da örneğin “evet” için “1”; “hayır” için “0” tuşlarsınız… Böylece, sandık organizasyonu gerektiren çok zahmetli demokrasi süreci, aşılabilir ve halkın hakiki anlamda katılabildiği, fikrini ortaya koyabildiği bir siyasal sistem oluşturulabilirdi… Buna gerek de vardı, zira demokrasi, halkın kendi kendini yönetmesidir, dense de; üç beş senede bir, bizim adımıza düşünecek olanlara düşünme hakkımızı devretmemizden; üç bilemediniz beş senelik padişahlar seçmemizden başka bir şey değildi… Böyle bir düzende fikir ve ifade özgürlüğü nasıl olabilirdi ki?

Tele–referandum, o gün için en büyük hayalimdi. O şekli ile gerçekleşmesi asla mümkün olmayan bir hayal… Oysa 1995 yılına gelindiğinde İnternet gerçeği ile tanıştık… Artık “tele-referandumun” en azından teorik olarak mümkün olduğunu bizzat görüyoruz… Ve 20 ila 30 yıl sonrasının teknolojisi ile rahatlıkla uygulamaya konabilir.

EREF yani elektronik referandum yahut e-demokrasi İnternet üzerinden düzenli olarak referandumlar yapılması demektir. Bu suretle, karar alma süreci sadece parlamento binası ile sınırlı kalmaz, halk birey olarak ve teker teker, verilen her karara iştirak eder…

Ve işte “Her Şeyin Teorisi”: “Kendinden güçlüye demokrat, kendinden güçsüze de daima diktatör!” Şu ahir ömrümde, Dünya gezegeninde şahit olmuş olduğum en bariz davranış şeklidir bu…

LAİKLİK ise “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” falan değildir. O halde nedir, diyecek olursanız, önce KİALİZM yahut KİALLİK ne demektir, bunu cevaplamak gerekir. KİAL kime denir mesela?

Ve işte bir münafık soru daha: SUÇ kimin işine gelir?

Marx’a hayranlığımın sebebi fikirlerinden ziyade isminin anılış şekliydi. Bu isim, özellikle siyasal ilim tartışmalarında bir JOKER mahiyetinde idi. İnsanlar Marx’ın fikirlerini ne derece biliyordu ya da ne derece anlamışlardı? Hatta ondan bahsedenlerden kaçı kitaplarını okumuştu? Bu ayrı bir konuydu… Lakin onun adı anılınca akan sular duruyordu… Bu somut gözlemimi takiben, ben de bir siyasal ilimler kitabı yazmak istemeye başlamıştım. Bu, zamanla öyle bir arzuya dönüştü ki kitabı hatta içeriği olan bazı hususları zaman zaman rüyalarımda bile görür olmuştum. Adı da mesela ADALET ve KUVVET olabilirdi…

Elinizdeki bu kitap, 10 ila 12 sene kadar önce kaleme alınmıştır ve adı da önceleri ADALET ve KUVVET olarak düşünülmüştür… Sonradan VASİYET şeklinde değiştirdim…

Lutfi Can Üstel