Lütfi Can

Ü S T E L

Samaomeda

İki galaksi çarpışırsa ne olur? Peki, ya bu galaksilerden birinde yaşam varsa, mesela evvelce filizlenmiş eski bir medeniyet varsa ne olur? Ya bu galaksi Samanyolu galaksisi ise, bu durumda Dünya adlı gezegende neler yaşanır?

Petra ve BaoHua… Yaşamlarının sonuna yaklaşmakta olduklarını iyi biliyor olsalar da bu sonu sükûnet içinde karşılamaktalar ve bu “sona yaklaşmış olma duygusu” onların aşkına, çılgınca sevişmelerine mani değil… İki de de uzaylı dostları var… OLUSEY gezegeninden gelen ve onları düzenli biçimde ziyaret eden uzaylı ikizler Michelle ve Lynn… Bu arada, Petra ve BaoHua sığınaklarında, kainatın varoluş sırları ile beraber, kara delikleri, büyük patlamaları, karanlık maddeyi ve çok daha fazlasını tartışıyorlar.

(…) “Peki, o halde ‘varlığı olmayan bir şey’ veyahut diğer bir deyişle ‘varlıksız şey’ ne demekti? Aslında bu hakikati tam manasıyla izah eden bir ifade değildi! Varlığı olmayan şey olamazdı, yani bu şey hem var hem de yok bir şeydi. Bunun izahatı da ‘KÜÇÜĞÜN KÜÇÜĞÜ SONSUZA KADAR,’ şeklindeydi. İşte alt-madde buydu. Büyük Patlama mekanizması, aslında bir alt-madde dönüştürücüsüydü. Alt-maddeyi maddeye dönüştüren ya da bu süreci başlatan bir dönüştürücü… Diğer taraftan, formül ‘küçüğün küçüğü sonsuza kadar’ şeklinde olduğu için, hiçbir şeyi alt-madde olarak adlandırmak da mümkün değildi. Öyle ya, çok küçük olsa da herhangi bir şeyi alt-madde olarak tanımladın mı, daha küçüğünü nasıl adlandıracaktın?

Söz konusu olan birtakım derinliklerdi. Öyle derinlikler ki okyanusların derinliklerinden hatta uzayın derinliklerinden dahi daha öte derinlikler. Bunlar atom-altı parçacıklardı ve atom içi derinlik de sonsuza kadardı. On, yüz, bin, milyon kere daha küçük ve çok daha fazla küçük partiküller… Sonsuza kadar… Yani sonsuz bir derinlik

‘Hem var hem de yok’ bir şey idi alt-madde… Ve en azından gözümüzün önünde canlandırabilmek için, bildiğimiz madde ile alt-madde arasında irili ufaklı ve sonsuza doğru giden bir atom-altı uzayı tasavvur etmek durumundayız. Bu sonsuz bir küçükler uzayıdır.

Yirminci yüzyılın ilim öncüsü Kuantum Fiziği ise, ne ilginçtir ki sonsuz küçüğü kabul etmemekteydi. Bunun anlamı, Kuantum fiziğinden çok daha başka ilmî gelişmelerin yolda olduğu şeklindeydi ve nitekim yirmi ikinci yüzyıla doğru, öyle de oldu. (…)”

Lütfi Can ÜSTEL